İBRAHİM YÜNCÜLER

TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, altıncı toplantı için bir araya geldi. Komisyonun altıncı toplantısına baro başkanları davet edildi. Komisyona davet edilen bazı baro başkanlarının daveti reddettiği öğrenildi.

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ

Mersin Barosu Başkanı Gazi Özdemir komisyonda, “İfade ve örgütlenme özgürlüklerinin kullanılmasının sağlanması” gerektiğini belirtti. Yargının, siyasi müdahalelerden arındırılması gerektiğinin altını çizen Özdemir, “Silahlı terör faaliyetlerine katılanların yargılanması mutlaka yapılmalıdır. Kayyum uygulamasına bir an önce son verilmelidir. Uzun süren yargılamalara son verilmeli, tutuklama ceza olmaktan çıkarılmalıdır” ifadelerini kullandı.

“AMAÇ; TERÖRÜN TÜRKİYE'NİN GÜNDEMİNDEN TAMAMEN ÇIKARILMASI”

Daha sonra yazılı bir açıklama yapan Özdemir, “Milli Dayanışma, kardeşlik ve demokrasi komisyonuna çalışmalarında terörsüz Türkiye geleceği açısından başarılar diliyorum ve komisyonun davetinden dolayı teşekkür ediyorum, sizlere şahsım ve Mersin barosu adına saygılarımı sunuyorum.

Gazi Meclisimizin çatısı altında başta Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, vatan savunmasında canlarını kaybeden aziz şehitlerimizi ve ebediyete irtihal eden kahraman gazilerimizi saygı ve rahmetle yâd ettiğimi ifade etmek isterim.

Bugün burada, ülkemizin en derin yaralarından biri olan terör sorununa karşı ortak bir kararlılığı ifade etmek için toplanmış bulunuyoruz. Amacımız, terörün Türkiye'nin gündeminden tamamen çıkarılması, toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesi ve milli birlik ile kardeşliğimizin ve demokrasinin daha da pekiştirilmesidir.

“BU MESELEYİ; HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ, DEMOKRASİ, İNSAN HAKLARI VE ADALET İLKELERİ ÇERÇEVESİNDE ELE ALMAK ZORUNDAYIZ”

Terör, sadece masum canlarımızı bizden koparmamış; aynı zamanda halkımızın huzurunu, güvenini ve umutlarını da hedef almıştır. Ekonomik kalkınmamıza engel olmuş, eğitimin sürekliliğini sekteye uğratmış, insanlarımızın sosyal barış ve refah arzusunu gölgelemiştir. En önemlisi de toplumumuzun ortak geleceğine dair inancı zayıflatmaya çalışmıştır. İşte bu nedenle bizler, bu meseleyi yalnızca güvenlik odaklı değil; aynı zamanda hukukun üstünlüğü, demokrasi, insan hakları ve adalet ilkeleri çerçevesinde ele almak zorundayız.

“YARGININ SİYASİ MÜDAHALELERDEN ARINDIRILARAK BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ BİR ŞEKİLDE İŞLEMESİ SAĞLANMALI”

Anayasamız, milletimizin ortak iradesinin ifadesidir. Hukuk devleti, yalnızca bir kavram değil, aynı zamanda vatandaşlarımızın eşitlik, özgürlük ve güven içinde yaşamasının teminatıdır. İşte tam da burada herhangi bir yaptırıma maruz kalmaksızın ifade ve örgütlenme özgürlüğünün herhangi bir baskı ve cezai yaptırıma maruz kalmaksızın kullanılması sağlanmalıdır. Özellikle yargının siyasi müdahalelerden arındırılarak bağımsız ve tarafsız bir şekilde işlemesi sağlanmalıdır.

“SİLAHLI TERÖR FAALİYETLERİNE KATILANLARIN MUTLAKLA YARGILANMASI GEREKMEKTE”

Silahlı terör faaliyetlerine katılanların mutlakla yargılanması gerekmektedir. Toplumsal barışın sağlanması için şehit ve gazi yakınlarının hassasiyetleri mutlaka gözetilmelidir. Bununla birlikte özellikle seçilmiş iradeye uygulanan kayyum uygulamasına ivedilikle son verilmelidir. Uzun süren yargılamalara son verilmeli, tutuklama ceza olmaktan çıkarılmalı ve kanundaki tanımı itibariyle bir tedbir olarak uygulanmalıdır.

Bizler biliyoruz ki; terörle mücadelede kalıcı başarı, hukuka ve adalete bağlılıktan asla taviz vermemekle mümkündür. İnsan haklarına saygılı, adil ve şeffaf bir hukuk sistemi; toplumsal barışın da en güçlü sigortasıdır.

“ADALETİ GÜÇLENDİRMEZSEK, TERÖRÜN YARATTIĞI KORKU VE GÜVENSİZLİK, TOPLUMSAL KUTUPLAŞMAYI DAHA DA DERİNLEŞTİRECEK”

Eğer hukuk ve adalet mekanizmalarını güçlendirmezsek, terörün yarattığı korku ve güvensizlik, toplumsal kutuplaşmayı daha da derinleştirecektir.

Eğer insanlarımız arasında eşit yurttaşlık bilincini pekiştirmezsek, farklılıklarımız üzerinden ayrıştırılmaya çalışılabiliriz.

Eğer gençlerimize umut dolu bir gelecek inşa edemezsek, toplumsal aidiyet duygusu zayıflayacaktır.

Bu noktada, hepimize düşen tarihi bir sorumluluk vardır. Devlet kurumlarımızdan sivil toplum kuruluşlarına, basın mensuplarımızdan akademisyenlere, hukukçulardan her bir vatandaşımıza kadar, ortak bir bilinçle hareket etmeliyiz. Çünkü terörün hedef aldığı şey yalnızca bireyler değil; milletimizin bütünlüğü, geleceği ve ortak değerleridir.

BİRLİKTE YAŞAMA KÜLTÜRÜNE SAHİP MERSİN, ÜLKEYE ÖRNEK

Hepimiz biliyoruz ki; etnik kökenlerimiz, dillerimiz, kültürlerimiz, inançlarımız farklı olabilir. Ancak bizleri bir arada tutan en güçlü bağ, aynı vatanı paylaşma iradesi, aynı bayrak altında yaşama kararlılığı ve aynı gelecek hayalidir. Bu bilinçle hareket ettiğimizde, hiçbir terör örgütü, hiçbir karanlık odak milletimizin azim ve iradesini sarsamayacaktır. Zira farklı etnik kökenden olan, farklı dini inançlara sahip olan yurttaşların birlikte yaşama kültürüne sahip olduğu, akrabalık ilişkileri kurduğu ve bu konuda örnek şehir olan Mersin şehrinin baro başkanı olarak burada bulunmaktan mutluluk duymaktayım.

“ÇOCUKLARIMIZIN KORKUDAN UZAK, GÜVENLİ, ÖZGÜR VE MÜREFFEH BİR ÜLKEDE YAŞAYABİLMESİ İÇİN ÜZERİMİZE DÜŞEN HER GÖREVİ YERİNE GETİRECEĞİZ”

Bizim yolumuz; şiddetin değil, kardeşliğin yoludur. Bizim hedefimiz; ayrışmanın değil, bütünleşmenin hedefidir. Bizim mirasımız; korku değil, umut; karanlık değil, aydınlıktır.

Mersin Barosu olarak bizler, bu mücadelede hukukun üstünlüğünü savunmaya, adaletin tesisi için çalışmaya ve insan haklarını her koşulda korumaya devam edeceğiz. Çocuklarımızın korkudan uzak, güvenli, özgür ve müreffeh bir ülkede yaşayabilmesi için üzerimize düşen her görevi yerine getireceğiz. Bu duygu ve düşüncelerle, ülkemizin yarınlarına dair umudumu yenileyerek hepinizi saygıyla selamlıyorum” diye konuştu.