Yörükler dağı taşı kurdu böceği çiçeği keçileri için beklemez!
Yörük dağın taşın koruyucusudur! Bekçisidir!...
Yangın çıkar Yörük koşar! Ağaç kesilir Yörük koşar! Hayvan katledilir Yörük koşar…
Çünkü Yörük bilir ki dağ taş hayvan bitki doğa yok olursa dünya yok olur.
Yörük bilir nefes alıyorsa bu doğanın gücüdür!...
Mersin’de Toroslar Belediyesi, “Kardeş Göçerler Yörük Etkinliği” ile Anadolu coğrafyasının farklı köşelerinden Yörükleri, göçerleri, Koçerleri bir araya getirdi. Tırtar Mahallesi Şekerçeşme mevkiinde yapılan etkilikte katılımcılar hem eğlendi hem de farklı coğrafyalarda benzer sıkıntıları yaşayan, kültürlerini yaşatmak için direnen Yörükler ve göçerler, ekonomik ve sosyal sorunlarını daha güçlü şekilde dile getirme fırsatı yakaladı.
Etkinlikte söz alan Sarıkeçililer Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Pervin Savran’ın söylediklerine kulak kabartmak lazım!
Yörük kültürünü devam etmesi için yapılması gerekenlere değinen Savran adeta yalvardı; “Ne olur geriye dönüp üşünelim, bu anımız geri gelmeyecek. Yıllar önce binlerce keçimiz vardı, keçi sayımız azaldıkça ormanlarımız azalıyor.
Belki başka kaynaklardan beslenerek hayatımızı idame ettirebiliyoruz ama Yörükler sadece keçi otlatarak, dağlarda deve çekerek değil, dabanı çatlayarak, dudakları paramparça olarak üretim yapan, çalışan insanlardır. Dağ da taşta, bağda bahçede, kalemde kitapta defterde daha nerelerde biz Yörükler varız. Kendimizi unutmayalım. İçinde bulunduğumuz bu anı ileriye taşıyalım. Ne olur zamanımızı iyi değerlendirelim, gelecek için bir şeyler yapalım.
Biz Anadolu yurtlarında, dağlarda, İç Anadolu bölgesinden, Toroslar’dan Sarıkeçililerden Akdeniz Toroslar’a selam getirdik. Ama oralarda oturup ekmeğimizi rahat rahat yiyemiyoruz. Çünkü yasaklar o kadar fazla ki… Yangınlardan dolayı ormanlarda yerimiz kalmadı, köylüler haraç istiyor. Her gittiğimiz bölgede otlak için para ödemek zorunda bırakıyorlar bizi. Yarınlar için, vatan topraklarımızı yangınlara, bir başkalarına bırakmamak için herkes bir şeyler üretmek, bir şey yapmak zorunda.
Bizler su bulamıyoruz. Yurt bulamıyoruz. 2012 yılında bir torba yasa çıktı ama biz bu yasaya karşıyız. Keçilerimizi, sularımızı, kültürümüzü vermeyeceğiz diye develerimiz ile Ankara’ya kadar yürüdük ama anlatamadık. Anayasa’da göçerlik hakkı istiyoruz. Bunun için mücadele ediyoruz. Bizi yalnız bırakarak, sorunlarımız ile baş başa bırakarak yok etmeye çalışıyorlar. Çok zor durumdayız.
Biz açlığımız için beklemiyoruz bu dağları, biz keçilerimiz için beklemiyoruz dağları. Bizleri sisteme dahil edemediler, bir grup Sarıkeçili ile savaşıyorlar. Ama bizim arkamız çok kuvvetli, neden; uçan kuşlar, akbabalar, dağlardaki tüm ağaçlar ve bir araya gelmesek de sizlerin yüreklerinden güç alıyoruz. Biz Toroslar’ı bekleyeceğiz, siz de yerleşim alanlarında bizlerin varlığını unutmadan gelecek için mücadele etmek zorundayız”
Ve Pervin Savran konuşmasının sonunda Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün o ünlü sözünü anımsattı; “Arkadaşlar! Gidip, Toros Dağları'na bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez.”
Bu çığlığı duymadığımız için bugün Türkiye, Mersin adeta santim santim yok ediliyor!
Kuraklığın pençesine düştük!
Su kaynaklarımız kuruyor!
Üretemez hale geldik!
Zamanımız kalmadı!
Ya aklımızı başımıza alacağız ya da akılsız başımızın cezasının bedelini çok ağır faturalarla ödeyeceğiz!