“Günahların gölgesi uzun olur” şeklinde bir deyim var.
Aklımın bir köşesine takılmış.
Öncelikle bizim Büyükşehir Meclisi için söylenmiş sanki.
Son meclis toplantısını izleyenler bana hak vereceklerdir.
Toplantı boyunca yaşadıkları şehre ihanet edercesine bir duruş sergiledi bizim meclis üyeleri.
Seçmenlerine.
Partilerine.
Varsa ideolojilerine.
Aslında kendilerine ihanet ettiler yaşadıkları şehirden önce.
Seçildikleri günden bu yana ara, ara da olsa orada ne için bulunduklarını hatırlayan, eleştiri ve uyarı görevini yapanlar vardı.
Aylardır sesi çıkmıyor hiç birinin.
Birkaç “dostlar alışverişte görsün” türünde cılız çıkış denemeleri gördük o kadar.
Oysa;
Bir Marina Vista skandalı yaşandı, hala da yaşanıyor bu şehirde.
Bir Beyefendi çıkıp kiralık bir binaya kaçak kat çıkıyor.
Ruhsat almadığı bu kiralık yapıyı yönettiği idarenin merkezi yapmak için kamu parasını harcıyor, “kaçak belediye binası” manşetlerine çeyrek kala gerçek ortaya çıkıyor.
Skandal patlıyor.
Kaçak kat yıkılıyor.
Meclis kulağının üstüne yatıp ruhsatsız binayı da, kamu zararını da sormuyor, hiçbir şey olmamış gibi davranıyor.
Kiralama yöntemi neden bu kadar çok ve sık kullanılıyor acaba diye merak edip, sormuyor, soramıyor.
Ne bu skandalı yaratanlar utanıyor.
Ne de bu skandala göz yumanlar.
*
Bizim Beyefendi idarenin yasal logosunu çıkarıp atıyor yerinden.
“Benim dönemimi simgeliyor deyip” ucube bir simge kullanmaya başlıyor; neredeyse dağı taşı bu korsan simgeyle donatıyor.
Kimseye sormuyor.
Meclisin onayını almıyor.
Kaç liraya mal oldu, parasını idaremi ödüyor, senin simgense parasını da sen öde diyen bir Allah’ın kulu çıkmıyor.
Mersin pahalı su tüketmeye adeta mecbur bırakılıyor.
Su faturaları elektrik faturalarına yaklaşıyor, tüketici feryat ediyor.
Bizim Beyefendi “gerekirse mahkemeye gider suya zam yaparım” diyor da;
Yapta görelim diyen bir ses, bir irade ortaya çıkmıyor.
Beyefendinin hayali metrosuna kamunun kaynaklarından kaç lira harcandı kimse bilmiyor, Beyefendinin meclisi merak bile etmiyor.
Harcanan paranın karşılığında “ne yapıldı” diye kimse sormuyor.
Sadece birkaç cesur gazeteci sormaya kalkıyor bu soruları koca şehirde.
Onların sesi de Beyefendinin yandaş, yalaka basını ve trollerinin gürültüsünde boğuluyor, sesleri kısılıyor.
Kimisi işinden oluyor, kimisi iş bulamıyor, kimisi de sözde protesto tezgahı ile fiili saldırıya uğruyor, Beyefendinin meclisinden yine çıt çıkmıyor.
Akdeniz Belediyesinin “Çamlıbel’de Su Sporları Merkezi” yapma projesini duyunca yangın çıkmış gibi tepki verip, adeta linç kampanyası başlatan sözde “sivil” bir kesiminde sesi soluğu çıkmıyor nedense.
“Manidar” ilişkiler yumağında olan Mersin’e oluyor.
Tüyü bitmemiş yetimin hakkını, Beyefendinin yarattığı kamu zararlarının kimden sorulacağını merak etmeyen sözde elitler “Yiyelim, İçelim, Eğlenelim” Belediyeciliğini aynada saçlarını tarayarak seyrediyorlar.
Unutmasınlar ki;
Mersin kimsenin çiftliği değildir.
Günahların gölgesi uzundur.”
Ve her şeyinde bir zamanı illaki vardır.
**
Sevdiğim Laflar:
“SUYA GÖTÜRÜR, SUSUZ GETİRİR!..”