HEDİYE EROĞLU
İstanbul Gezi Parkı'nda 2013 yılında başlayan ve kısa sürede tüm ülkeye yayılan protestoların 12 yılında Mersin’de sokağa inen emek ve demokrasi güçleri, iktidara yüklendi.
Özgür Çocuk Parkında bir basın açıklaması yapan Mersin Emek ve Demokrasi Platformu bileşenleri, “Karanlık gider Gezi kalır, Gezi tutsakları onurumuzdur” afişleri açtı.
“SİYASAL İKTİDAR SEÇİMLE KAZANAMADIĞI YERLERİ YARGI ELİYLE CEZALANDIRMAYA DEVAM EDİYOR”
Burada grup adına basın açıklaması yapan Platform Dönem Sözcüsü Mahmut Sümbül, “Siyasal iktidar seçimle kazanamadığı yerleri yargı eliyle cezalandırmaya devam ediyor!” dedi. Sümbül, bugün yine aralarında önceki dönem CHP Milletvekili Aykut Erdoğdu, Gaziosmanpaşa, Büyükçekmece, Avcılar, Ceyhan ve Seyhan Belediye başkanlarının da bulunduğu bir çok CHP’li belediye başkanın, yerel yönetim temsilcisi ve bürokratları hakkında gözaltı kararları verildiğini anımsattı.
“Bu baskınlar, iktidarın sandıkta kaybettiği iradeyi yargı sopasıyla geri alma çabasından başka bir şey değildir” diyen Sümbül, “Seçimle işbaşına gelen belediye başkanlarına, yerel yönetim kadrolarına ve kamu emekçilerine yönelik toplu gözaltılar; adalet değil, sindirme operasyonudur. Siyasal iktidarın, yargıyı ve kamu kurumlarını araçsallaştırarak demokratik süreçleri zedeleyen müdahalelerine boyun eğmeyeceğiz! Halkın iradesine, emeğin onuruna sahip çıkmaya devam edeceğiz!” diye konuştu.
“GEZİ PARKI DİRENİŞİNİN 12. YILINDA BİR KEZ DAHA HAYKIRIYORUZ: BU DAHA BAŞLANGIÇ, MÜCADELEYE DEVAM!”
2013 yılının Mayıs ve Haziran aylarında, İstanbul Taksim’deki Gezi Parkı’nda başlayıp kısa sürede tüm Türkiye’ye yayılan Gezi Direnişi’nin, bu topraklarda halkın iradesine, doğaya, kent hakkına ve özgürlüğe sahip çıkmasının en güçlü simgelerinden biri olduğunu aktaran Sümbül, “Bugün, bu onurlu direnişin üzerinden 12 yıl geçmişken, bir kez daha o günlerin kararlılığıyla sesleniyoruz: Gezi, sadece bir ağaç değil, bir ülkenin vicdanıydı!
Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmesini engellemek amacıyla başlayan barışçıl bir çevre protestosu, iktidarın orantısız güç kullanımı ve antidemokratik baskıları sonucu kısa sürede bir halk hareketine dönüşmüştür. Binlerce insan, elinde çadırıyla, kitabıyla, müziğiyle; kimseye zarar vermeden bir yaşam alanı kurmuş, ama bu barışçıl duruş polis şiddetiyle, gaz bombalarıyla, plastik mermilerle ve coplarla karşılık bulmuştur.
“BU EYLEMLER SIRASINDA HAYATINI KAYBEDEN GENÇLERİMİZİN ADLARINI UNUTMADIK, UNUTTURMAYACAĞIZ”
Ali İsmail Korkmaz (19): Eskişehir’de sivil giyimli polisler ve eli sopalı kişilerce dövülerek ağır yaralanmış, günlerce süren yaşam mücadelesini kaybetmiştir.
Abdullah Cömert (22): Hatay’da polis tarafından atılan gaz fişeğiyle başından vurularak hayatını kaybetmiştir.
Ethem Sarısülük (26): Ankara’da polis kurşunuyla başından vurularak öldürülmüştür.
Mehmet Ayvalıtaş (20): Ümraniye’de yapılan bir protesto sırasında araç çarpması sonucu yaşamını yitirmiştir.
Medeni Yıldırım (18): Lice’deki karakol protestosunda asker kurşunuyla hayatını kaybetmiştir.
Ahmet Atakan (22): Hatay’da yine bir eylem sırasında hayatını kaybetmiştir.
Hasan Ferit Gedik ve Berkin Elvan (15) gibi isimler ise bu karanlık süreçte bizden koparılan diğer canlardır. Berkin, ekmek almaya giderken polisin attığı gaz kapsülüyle başından vurulmuş, 269 gün komada kaldıktan sonra hayatını kaybetmiştir.
Bu gençler, bu ülkenin evlatlarıydı. Hiçbiri elinde silah taşımıyordu. Onlar sadece özgürlük, adalet, eşitlik, yaşam hakkı ve doğanın korunması için sokaktaydılar.
GEZİ DİRENİŞİNDE HALKIN ORTAK TALEPLERİ NEYDİ?
Gezi Direnişinde halkın ortak talepleri şunlardı; Taksim Gezi Parkı’nın yapılaşmaya açılmaması ve park olarak kalması,
Polis şiddetinin durdurulması ve sorumluların yargılanması, ifade özgürlüğü ve toplanma özgürlüğüne saygı gösterilmesi, AKP iktidarının baskıcı, kutuplaştırıcı ve otoriter uygulamalarına son verilmesi, çoğulcu demokrasi ve hukuk devletinin inşası.
Ancak bu haklı talepler, dönemin siyasi iktidarı tarafından “marjinal grupların kalkışması” olarak yaftalanmış, toplumun vicdanı kriminalize edilmek istenmiştir. Binlerce insan gözaltına alınmış, yüzlercesi tutuklanmış, yüz binlercesi gazla, tazyikli suyla ve coplarla sindirilmeye çalışılmıştır. Bugün hâlâ Gezi’yi desteklediği için mahkum edilen insanlar, hapis yatan aydınlar, hedef gösterilen sanatçılar vardır.
Gezi, bir isyandı ama şiddet değil vicdan isyanıydı. Her görüşten, her yaştan, her kimlikten insanın bir araya geldiği, dayanışmanın, mizahın, umudun direnişiydi. Tencere-tavayla, şiirle, pankartla, sokak tiyatrosuyla verilen bir mücadeleydi. Bugün dahi Gezi, bir hafıza, bir özlem, bir umut ve aynı zamanda bir hesaplaşma çağrısıdır.
Bu ülkenin gençlerini sokak ortasında öldürenlerden, onlara ‘terörist’ diyenlerden, halkın iradesini bastırmaya çalışanlardan elbet bir gün hesap sorulacaktır. Çünkü Gezi sadece geçmişin değil, aynı zamanda geleceğin de adıdır.
Bizler, Gezi Parkı Direnişini sahiplenen yurttaşlar olarak, bir kez daha haykırıyoruz. Yaşam hakkı kutsaldır. İfade özgürlüğü vazgeçilmezdir. Direniş meşrudur. Gezi onurumuzdur! Bu daha başlangıç, mücadeleye devam! Gezi şehitlerini unutmadık, unutturmayacağız. İnadına özgürlük, inadına barış, inadına yaşam!” diye konuştu.