Bu yazıyı tek elimle yazıyorum.
Diğer elimde bir sıkıntı yok çok şükür.
O elimle de bizim Beyefendi’nin üremelerine göz yumup adeta üzerimize saldığı sivri cinsten sineği kovalamakta kullanıyorum.
Günlerden Cumartesi.
Gündüz vakti.
Büro da.
Bilgisayarın başında.
Kulağımın dibinde vızıldayan sivri ile savaş halindeyim.
Bunalıp küçük bahçeme çıkıyorum ki; nefes alayım, yanında da bir cigara tellendirip kafayı toplayayım.
Mümkün değil.
Orada da kara sineklerin saldırısı var.
Kara sinekler üstüme üstüme gelirken, havada da bir mucuk sürüsü sürekli dönüp durarak bilmem kaçıncı ritüellerini tamamlama derdindeler.
Sinekten başladık ama yazının ana konusu su.
İnsanoğlu’nun olmazsa olmazı.
Börtünün böceğin, otun, ağacın toprağın aklımıza gelen her şeyin en büyük yaşam kaynağı.
Sağolsun Bizim Beyefendi’nin başında durduğu Su İdaresi bizi susuz bırakmadı bugüne kadar.
Lakin sıkıntımız suda değil;
Suratımıza dayanan faturasında.
Kullanırken değil de öderken dertlenmemize yetecek kadar kallavi faturalardan bahsediyorum.
Beyefendiye göre sudan ucuz olmasa da, pahalı da değil bize sattığı su.
Gelir hanesi şişkin olanları kastediyorsa haklıdır.
Ya da hepimizi gelir hanesi şişkin, hali vakti yerinde vatandaş zannediyor da olabilir.
İstatistikler öyle demiyor oysa.
Emekli ve dar gelirli nüfusun yoğunlukta olduğu bir nüfusumuz var.
Bu nedenle Beyefendi’nin bize sattığı su pahalı kardeşim.
İki işyeri faturasından örnek vereyim;
Bir ton çıplak su kullanımının giydirimlerle beraber vatandaşa faturası tam 216.00 liraya ulaşıyor.
Sayacın kımıldamasına kadar yetmeyen miktarda, yani sıfır liralık su kullanımının faturasının giydirilmiş hali ise 148.21 lira.
Su yok.
Fatura var.
Mantık yok.
Fırsatçılık var.
Vatandaşın gözünün yaşına bakılmayan bir yönetim kafası iş başında.
Hal böyleyken ne diyor muhalif belediye meclis üyesi su idaresi ile ilgili meclis toplantısında.
“Bu idareye kimse kredi vermez” diyor.
Başka ne diyor söz konusu İdare için;
“Deli gibi icra yağıyor” diyor.
Kullanılmayan sudan bile para kazanıyorlar.
Ama borçlarını ödeyemiyorlar.
Kapalı devreler.
Sorsan ağızları mühürlüdür.
Hesapta vermezler, cevapta.
Altın yumurtlayan tavuk dediğimiz idarenin düştüğü durum bu.
Ama umurlarında değil.
Hala;
Gak diyorlar.
Guk diyorlar.
Rakamlarla oynuyorlar.
Sıkışınca;
“Yatırım” diyorlar.
Kafalar kumda, beden dışarda.
Akıl askıda.
Beceriksizlik zirvede.
İyi de;
Nereye kadar?..
**
Bugün 19 Mayıs.
ATATÜRK’Ü ANMA-GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI..
Kıymetini bilenlere;
KUTLU OLSUN…
**
Sevdiğim Laflar:
“BAL DEMEKLE AĞIZ TATLANMAZ!...”