Çukurova, Türkiye'nin güneyinde yer alan, bereketli toprakları ve zengin tarihiyle dikkat çeken bir bölgedir.
Adana, Mersin, Osmaniye ve Hatay illerini kapsayan bu bölge, Akdeniz iklimi sayesinde yılın büyük bir bölümünde tarım için elverişlidir.
Özellikle pamuk, buğday, mısır ve zeytin gibi ürünler açısından önemli bir üretim merkezi olarak öne çıkar. "Bereketli Hilal" olarak da bilinen Çukurova, tarımsal üretkenliği ve verimli topraklarıyla tarih boyunca birçok medeniyetin yerleşim yeri olmuştur.
Ancak bugün Çukurova ne yazık ki yok ediliyor!
Gerek tarım arazilerinin imara açılması gerek plansız sanayileşme gerekse de yanlış sosyal ve ekonomik politikalar Çukurova’yı geri dönülmez yollara sürüklüyor.
Çukurova’nın kalbi Mersin’dir!
Çünkü Mersin Limanı, Türkiye’nin dünyaya açılan kapısıdır…
Ve Çukurova’nın canı kanı TARIM’dır!
Ancak bugün ne yazık ki tarım Çukurova’nın kabusu haline geldi…
Küresel iklim değişikliği, susuzluk ve su kaynakları ile tarım arazilerinin yok olması veya kirletilmesi, sanayinin canavarca tarumar ettiği bereketli topraklar geri kazanılamayacak şekilde kaybediliyor…!
Tüm bu zorluklara rağmen üretim yapmaya çalışan bir avuç çiftçi ise imkansızı deniyor!
Adeta mucize başarıyor!
Ama görüne o ki bu da çok sürmeyecek…
Örneğin zirai don desteği ödemeleri başladı.
Hani şu hem çiftçiyi hem tüketiciyi vuran, vurmaya devam edecek olan afetler için üreticiye verilecek sözde destekler…
Ancak bu desteklerin gerek verilme kriterleri gerekse belirlenme yöntemleri tartışmalı.
Örneğin Türkiye Ziraat Odaları Birliği zirai don afetinden 65 şehrin olumsuz etkilendiğini açıkladı ama iktidar, Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS)’ne kayıtlı, tarım sigortası yaptırmayan veya zirai don teminatı olmayan 44 ildeki 172 bin 705 üreticiye 13,2 milyar lira zirai don desteği verileceğini açıkladı.
Kalan 21 ildeki 247 bin 295 üreticiye zirai don desteği ne zaman ödenecek?
Zirai don desteğinden kimler hangi şartlarda yararlanacak? Destek ödemesi yapılacak iller ve ürünler hangileri?
Bunlar belirsiz…
Yani tarımın geleceği belirsiz! Yani stratejik öneme sahip gıda sektörünün geleceği belirsiz!
BU şartlarda nasıl bir bağımsızlıktan söz edilebilir ki?