YUSUFCAN GÜDÜK
KESK üyesi emekçiler, 2026-2027 yıllarını kapsayan 8. dönem toplu sözleşme sürecine ilişkin taleplerini haykırmak için meydanları doldurmaya devam ediyor.
Son olarak Mersin İl Tarım ve Orman Müdürlüğü önünde toplanan KESK’e bağlı Tarım Orkam-Sen Mersin Şubesi üyeleri, taleplerin dile getirdi. ‘Sermayeye değil, emekçiye bütçe, eşit işe eşit ücret, toplu sözleşme hakkımız, grev silahımız’ sloganlarının atıldığı eylemde tarım iş kolundaki kamu emekçileri, “Sefalet dayatmasına karşı mücadele edeceğiz” pankartı açıldı.
“KRİZLERİN FATURASI HEP EMEĞE, EMEKÇİLERE KESİLİYOR”
Burada bir basın açıklaması yapan Tarım Orkam Sen Mersin Şube Başkanı Yusuf Demirci, ülkenin uzun süredir, ekonomik, siyasal, sosyal fay hatlarının daha da kırılgan hale geldiğini, sarsıntıların, bunalımların her alanda derinleştiği bir süreçten geçildiğini söyledi.
“ Vahşi kapitalist sistemin hayat bulduğu her ülkede olduğu gibi ülkemizde de bu bunalımların, krizlerin faturası hep emeğe, emekçilere kesiliyor” diyen Demirci, “Ülkeyi yönetenler yıllardır sözde farklı farklı ekonomi programlarını hayata geçiriyorlar. Derviş Programı, Nebati Programı, Nas Programı ...şimdi karşımıza çıkan en son Şimşek Programı.
Adları değişse de bu programların tamamı sermayenin, patronların çıkarlarını temel alan programlardır. Yıllardır hayata geçirilen orta vadeli programlar, bütçeler ve ne yazık ki TİS’ler emeği ile geçinenlere dayatılan köleliğe ve yoksulluğa uyum programının araçları haline getirilmiştir. Dolayısıyla bize göre yıllardır bu ülkeyi yönetenlerin tek bir programı vardır. O da emeği ile geçinenlere dayatılan ‘bizim yaptığımız sisteme uyacaksınız’ programıdır.
“İKTİDARIN ‘SENDİKAMIZ’ DEDİĞİ BİR YAPININ ‘KRALDAN ÇOK KRALCI”
Bugün kamu emekçileri olarak çalışanı, emeklisi ile birlikte ailelerimizi de kattığımızda 25 milyonluk devasa bir kitlenin geleceğini yakından ilgilendiren önemli bir sürecin arifesindeyiz. 2026-2027 yıllarını kapsayan 8. Dönem Toplu Sözleşme süreci Temmuz ayı ortası itibari ile başlayacak, 1 Ağustos’ta toplu sözleşme masası kurulacak.
14 yıldır ‘toplu sözleşme’ adı ile sürdürülen bu sistemde kaybeden taraf her zaman hangi sendikanın üyesi olursa olsun tüm kamu emekçileri ve emeklileri olmuştur. Çünkü ortada gerçek anlamda bir TİS masası yoktur.
İktidarın ‘sendikamız’ dediği bir yapının ‘kraldan çok kralcı’ yöneticileri ise 7 milyona yakın kamu emekçisi ve emekli adına masaya tek ‘yetkili’ olarak oturtulmuştur.
Ülkemizin taraf olduğu ILO sözleşmeleri başta olmak üzere uluslararası sözleşmelerle tanınan grev hakkımız yıllardır yok sayılmaktadır. Bu sözleşmelerin iç hukukun üzerinde olduğunu yazan Anayasa düzenlemesi ihlal edilmektedir. Grev hakkından mahrum bırakan taraflı ve kendi çıkarları için masada yetkili bulunanlardan emekçiler için hayırlı bir kararın çıkması mümkün müdür? Bunun mümkün olmadığı geçtiğimiz 14 yılda, 7 kez ispatlanmıştır.
Birileri hala hiç sıkılmadan “tarihi başarı, tarihi kazanım” nutukları atsa da bugün geldiğimiz noktada kamu emekçileri derin bir yoksulluk, güvencesizlik ve angarya çalışma ile karşı karşıyadır” dedi.
KAMUDAKİ TARIM EMEKÇİSİ NE İSTİYOR?
Ancak bu düzene artık geçit olmadığını dile getiren Yusuf Demirci, KESK olarak, masa başı satış protokollerini, “mutabakat” kisvesi altında pazarlanan sefalet sözleşmelerini tanımadıklarını ve tanımayacaklarını aktardı. “Çünkü biz; kamu emekçileriyle birlikte, sokakta, işyerinde, meydanlarda, gerçek ve onurlu bir toplu sözleşme mücadelesi öreceğiz” diyen Başkan Demirci, “Tarım ve ormancılık iş kolumuza ait işyerlerinden ve üyelerimizden topladığımız taleplerimiz bellidir. Mali haklara ilişkin taleplerimiz kapsamında; İş kolumuzdaki tüm kamu emekçilerinin maaşlarındaki ek ödemeler, seyyanen uygulanması gereken zamlar, maaşa yansıtılıp emeklilik hesabına dâhil edilmelidir. Aylıklar, “Ek Gösterge ve Emekliliğe Esas Tazminatlar” insanca yaşam koşullarına uygun olarak arttırılmalı, İş kolumuzdaki kamu emekçilerine ödenen ücretler, eşit işe eşit ücret ilkesi çerçevesinde yeniden belirlenmelidir.
“FARKLI UNVANLARDA ÇALIŞAN EMEKÇİLERİN EK GÖSTERGESİ 3600’E YÜKSELTİLMELİ”
‘Mühendis ve Veteriner Hekim’ unvanların da çalışanlara 5400 ek gösterge, dört yıl ve üzeri eğitim veren fakültelerden mezun olmuş ve farklı unvanlarda çalışan emekçilere 4800 ek gösterge verilmeli, yine iki yıllık meslek yüksekokulu mezunu olmuş ve farklı unvanlarda çalışan emekçilerin ek göstergesi 3600’e yükseltilmelidir.
‘Teknik ve Sağlık Hizmetleri’ sınıfında görev yapan, hayvan ve bitki sağlığı birimlerinde, laboratuvar, tehlikeli ve kimyasal işlerde, kontrol ve denetim hizmetlerinde çalışan emekçilere bir yıl içerisinde iki ay fiili hizmet zammı ödenmelidir.
Tüm ödemeler malullük, yaşlılık primi kesilerek emekliliğe yansıtılmalıdır.
Özel hizmet tazminatı ve ek ödemeleri, artırılmalı, Sendika tazminatı düzenlemeleri kaldırılmalıdır.
Yıllık net asgari ücret, vergi dışında bırakılmalıdır, vergi dilimi %10’a sabitlenmelidir.
Fazla çalışma yapılan tüm birimler için ödenecek fazla çalışma günlük brüt ücretin saat başına düşen miktarının %50 artırımlı olarak uygulanmalıdır. Fazla çalışma yerine izin uygulaması yürürlükten kaldırılarak fazla ücreti ödenmelidir.
İşçi- memur ayrımı yapılmaksızın tüm kamu emekçilerine ulaşım bedeli ödenmelidir.
Kadro ve sınıf ayrımı yapmaksızın yılda bir defa giyim yardımı ödenmelidir.
Ücretsiz kreş ve gündüz bakımevleri kapsamında, çocukların eğitimi ve bakımı devletin sorumluluğunda olmalı, olmayan yerlerde kreş yardımı yapılmalıdır.
Sağlıklı ve hijyen gıdaya ulaşmaları için yemekhane hizmeti verilmeli, uygun olmayan durum ve koşullarda ise yemek yardımı yapılmalıdır.
“LOJMANLAR İNŞA EDİLMELİ VEYA GÜNÜN ŞARTLARINA UYGUN KİRA YARDIMI YAPILMALI”
Kiraya dayalı sömürünün ortadan kalkması için kamu emekçilerine güvenli ve sağlıklı lojmanlar inşa edilmeli veya günün şartlarına uygun kira yardımı yapılmalıdır.
Yöneticiler hariç rotasyon uygulamasına son verilmeli, Görevde yükselme için tekrar mülakatsız sınav sistemine geçiş yapılmalıdır. Görevde yükselmelerde oluşturulacak adil, eşit ve liyakat kurallarına uyularak yapılmalı, tüm görevde yükselme işlemleri merkezi bir sınav kapsamında, atamalar ise şeffaf şekilde yapılmalıdır.
Tayin işlemleri (İl içi ve iller arası, genel müdürlükler arası) merkezi olarak yapılmalı, eşit ve adil bir sistem kurularak,(alt bölge tayinleri mazeret kabul edilerek) mazeretler de dâhil sistem üzerinden şeffaf bir şekilde yapılmalıdır.
“KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ ÜCRETSİZ OLMALI”
Sahada çalışan Veteriner Hekimlerin, Veteriner Sağlık Teknisyen ve Teknikerlerin öncelikle gündemde olan, Sağlık Bakanlığı ve Üniversite hastanelerinde çalışan sağlık personeline verilmesi düşünülen yıpranma payı ve fiili hizmet tazminatından yararlandırılmalıdır.
Veteriner Hekimlerin Sağlık sınıfı özlük haklarından yararlanması için yasal adımların atılmalı, ‘Sağlıkta Şiddet Yasası’ndan yararlanmaları, sahada yaptıkları çalışmalar için tatmin edici, emeğinin tam hakkı olarak ek ödeme yapılmalı, koruyucu sağlık hizmetleri ücretsiz olmalıdır.
Tüm ilçe müdürlüklerinde personelin rahat edeceği, hijyenik ortama sahip giyinme odaları, dolaplar, çamaşır makinesi ve duş odaları yapılmalıdır.
Gıda denetiminde çalışan personelin arazi tazminatını almasını engelleyecek hükümler düzeltilmeli, 5996 sayılı tazminat ile çakışan günlerin ödenmemesi uygulaması iptal edilmelidir.
Laboratuar çalışanlarının koruyucu gıdaları karşılanmalıdır.
Yetersiz personel nedeniyle ağırlaşan iş yükünün azaltılması için yeniden personel alımlarının düzenli ve yeterli sayıda yapılmalı, Orman Muhafaza Memurlarının Teknik Hizmetler Sınıfına alınmalı, Yangın sezonunda uygulanan fazla mesai süresinin 9 aydan 12 aya çıkarılması ve ödemelerin zamanında yapılması,
Kamuda çalışmakta olan sözleşmeli personellere kadro verilmesi, verilmemesi durumunda 4/B’li sözleşmeli personelin özlük hakları kadrolular ile aynı seviye getirilmelidir.
Kılık kıyafet yönetmeliği çağa uygun olarak yeniden düzenlenmeli, kimse giyim tarzı ve tıraş şekliyle ilgili olarak ayrımcılığa maruz bırakılamamalıdır.
Kadrosuz ve güvencesiz çalıştırma modellerinden vazgeçilmeli, iş güvencesini sekteye uğratacak uygulamalar ortadan kaldırılmalı ve Disiplin Kurulları demokratik hukuk devleti ilkelerine uyacak şekilde yeniden uyarlanmalıdır.
İş barışını kısıtlayıcı tüm engeller kaldırılmalı, hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı tutum, davranış, politikaları terk edilmeli, her türlü sendikal ayrımcılığın kaldırılması için yasal mevzuatlar düzenlenmelidir. İdari amirlerin keyfi uygulamalarına son verecek önlemler alınarak izin, sosyal hak, çalışma koşulları eşitliği gibi konularda adaletli davranmaları sağlanmalıdır” diye konuştu.
AYRIMCILIĞIN ÖNLENMESİ VE KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİNİN SAĞLANMASI
Ayrıca ayrımcılığın önlenmesi ve kadın-erkek eşitliğinin sağlanması gerektiğini de ifade eden Yusuf Demirci, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Grevli, gerçek bir toplu sözleşme yasası yapılmalıdır. Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmelerinde kadın talepleri ayrı bir başlıkta ve gündemle ele alınmalıdır. Aynı şekilde mutabakat metninde de kadına yönelik maddeler tek başlık altında toplanmalıdır.
İş Kolumuzdaki Kadın Emekçilere İlişkin Taleplerimiz; Terfi ve kariyer gelişimi liyakate ve kolektif değerlendirmelere göre belirlenmeli, ayrımcılığa yer verilmemeli.
Cinsiyetçi iş bölümü, geleneksel roller eğitim ve kültürel dönüşüm yolları geliştirilmeli. Çalışan kadınlar 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar gününde izinli sayılmalı, tüm kadın çalışanlara (adet döngüsü, bakmakla yükümlü oldukları bireylerin ihtiyaçları vb.) durumlarda sebep göstermeksizin yılda en az 10 gün mazeret izin hakkı verilmelidir.
Kadınların iş yerlerinde maruz kaldığı cinsiyete dayalı her türlü şiddet, ayrımcılık ve mobbingi önleyici mekanizmalar oluşturulmalı, soruşturmaların başlatılmasında kadın beyanı yeterli görülmelidir.
Kadın taleplerinin ele alındığı gündem maddesi başta olmak üzere tüm TİS sürecinde görüşmeleri yürütecek olan Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti ile Kamu İşveren Heyeti'nde kadın-erkek temsilci oranında, eşit temsiliyet ilkesi benimsenir ve gereği için düzenleme yapılmalıdır.
Hamileliğin tespit edildiği andan itibaren, süt izinlerinin bitimine dek kadınlara nöbet, saha, arazi, vb. görevler verilmemeli, fazla çalışma dayatılmamalı, analık izni bitiminden çocuğun ilköğretim yaşına kadar anneye ve babaya ayrı ayrı ücretli ve devredilemez en az 6'şar aylık ebeveyn izni hakkı verilmelidir.
Kamuda üst düzey yöneticilerin %90’dan fazlası erkeklerden oluşmaktadır. Bu uçurumun giderilmesi, kadınların, yönetim ve karar mekanizmalarında temsiliyetinin sağlanması için eşit temsiliyet ilkesi temel alınmalı ve bu kapsamda gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
“BU GARABET SİSTEM DEVAM ETTİĞİ SÜRECE YAŞADIĞIMIZ SORUNLARIN ÇÖZÜLMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR”
Buradan tüm kamu emekçilerine, emeklilere sesleniyoruz; Sevgili kamu emekçileri, sevgili emekliler gerçek, evrensel bir toplu pazarlıkla uzaktan yakından hiçbir ilgisi olmayan garabet sistem devam ettiği sürece yaşadığımız sorunların çözülmesi mümkün değildir.
Bugüne kadar ‘yetkili’ sıfatı ile masaya oturanların yaptığı yanlışların, eksiklerin faturasını maaşlarınızda her yıl daha fazla erime, daha fazla yoksullaşma, daha fazla güvencesizleşme ile ödedik. Ödemeye de devam ediyoruz.
Her iki çalışandan birinin açlık sınırının altına itildiği asgari ücretin tüm işçiler, emekçiler, çalışanlar için bir tehdit olarak kullanıldığını görüyoruz.
103 gün boyunca teklif bekleyen, 600 bin kamu işçisine TÜİK’in sanal rakamlarının bile altında yapılan sefalet teklifinin sadece onlara değil hepimize yapılmış olduğunu görüyoruz.
Bu nedenle; önümüzdeki süreci yalnızca bir sözleşme süreci olarak değil, emeğin haklarını savunma ve sınıfın kolektif gücünü büyütme süreci olarak ele alıyoruz.
Çünkü bugünün Türkiye’sinde emeğin, alın terinin hakkının verilmesi gereken Toplu İş Sözleşmeleri, Asgari Ücret Tespit Komisyonları ne yazık ki tek bir kişinin iki dudağı arasından çıkacak kararlara bağlanmıştır. TİS masaları grev yasakları, düşük ücret dayatma, emeğin mevcut haklarını tırpanlama masalarına dönüşmüştür.
Şimdi, çalışanları, emekçileri karşı karşıya getirmeye dönük böl-parçala-yönet oyunlarını boşa çıkarma, kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz diyerek omuz omuza verme vaktidir.
Bunun için sefalette değil, refahta birleşinceye kadar kamu emekçilerinin, asgari ücretlilerin, emeklilerin, çiftçilerin, gençlerin yanında olmaya, emeğin birleşik mücadelesini büyütmeye devam edeceğiz.”