Emperyalistlerin en fazla 2 yıl ömür biçtiği Türkiye Cumhuriyeti, 102. yılını kutluyor. Çok yaşasın!
Cumhuriyet; Kimsesizlerin kimsesidir!
Herkesin eşit, hiçbir kişi, zümre ya da sınıfın hiçbir ayrıcalığa sahip olmadığı, sınıf çatışması yerine sınıfların işbirliğinin var olduğu ve yurttaşlarının aynı ülkü için birleştiği, demokratik yönetim şeklidir.
Ne kadar kıymetini biliyoruz?
Ne yazık ki tam olarak bilemiyoruz…
Anlayamıyoruz, yaşatamıyoruz!
Vizyon sahibi Gazi Mustafa Kemal Atatürk bugünleri önceden bilmiş ve “Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kâfidir” demiştir.
Şimdi bize düşen onun fikirlerini, cumhuriyeti yaşatmaktır.
Sahip çıkmaktır.
Aksi takdirde halimiz perişandır!...
Günümüz kaotik emperyalist dünyada millet olarak, insanlık olarak varlığımız ne ekonomiye ne gelişime ne ilime ne bilime bağlıdır!
Değerlerimiz ile insan olmadığımız müddetçe vahşi doğamızla dahi varlığımızı sürdürmemiz mümkün değildir!
İnsanı insan yapan değerleridir!
İnsanı diğer canlılardan ayıran; Akıl, bilgi ve ahlatır. Bilgi ve akıl, güç demektir. İnsanoğlunu bütün canlıların içinde en üstünü yapan işte bu akıl yetisi ve onun ürettiği bilgidir. Bunun dışında insanı diğer varlıklardan ayıran diğer özellik ise ahlak, merhamet, şefkat, cömertlik, vicdan, adalet, sabır, sevgi vb. duygularıdır.
Akıl ve bilgi; sevgi, merhamet, şefkat, cömertlik, vicdan, adalet olmadan adeta bir CANAVARDIR!
Bu canavarın ele geçiremeyeceği, başarısız olacağı bir yapı, güç yoktur!
İnsanı ele geçiren akıl ve bilgi, sevgisiz, adaletsiz bir insanın elinde sadece SİLAH olur! Ki dünya bunu pek çok defa yaşamıştır!
Aklı ve bilgiyi, güç ile esareti altına alanlar dünyayı kasıp kavurmuştur!
Ama Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi dahiler, akıl ve bilgiyi, sevgi ile şefkat ile adalet ile cömertlik ile vicdan ile insanlık için kullanmayı başararak, insan uygarlığının çıkabileceği üst seviyeleri göstermiştir!
Yani örnek var! Başarılmış! Yapılabilir!
Ancak çok çalışmak lazım!
İstemek lazım!
Unutmayalım ki; Cumhuriyet sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin kurtuluşu değildir, dünyadaki tüm ezilmiş halkların zaferidir!
O gün İngiltere’de gazeteler şöyle yazıyordu:
“Kemalistler, Batı’nın doğuya hükmetme dönemini bitirdi.”
Hindistan’da Mahatma Gandhi:
“Türklerin başarısı, Doğu’nun Batı’ya boyun eğmeyeceğini gösterdi.”
Pakistanlı şair Muhammed İkbal:
“Kurtuluş Savaşı Doğu’nun yeniden doğuşudur.”
İran’da Rıza Şah Pehlevi:
“Atatürk, çağımızın en büyük öğretmenidir.” diyerek reformlarını Türkiye modeline göre başlattı.
Ve Afrika’dan Arap coğrafyasına kadar milyonlarca insan,
Atatürk’ün adını özgürlük duası gibi fısıldadı.
Çünkü o gün, yalnızca Türkiye kazanmadı.
O gün sömürge zincirinin ilk halkası kırıldı.
Ve dünya şunu gördü: “Bir milletin onuru varsa, imparatorluklar bile diz çöker.”
Edward Said, “Culture and Imperialism” kitabında Türk Kurtuluş Savaşı’nı 20. yüzyılın ilk anti-emperyalist bağımsızlık modeli olarak tanımlar.
Prof. Bernard Lewis, “The Emergence of Modern Turkey” (Oxford University Press) adlı eserinde “Atatürk devrimi, Asya ve Afrika’daki milliyetçi hareketlere ilham verdi” der.
Falih Rıfkı Atay – Çankaya kitabında, Atatürk’ün “İngilizlere karşı diplomatik soğukkanlılıkla davrandığı” ama onları sevmediğini açıkça yazar. “Onlarla konuşurken bile gözlerinde küçümseyici bir alay vardı.”
Şevket Süreyya Aydemir – Tek Adam eserinde de Atatürk’ün işgal yıllarında İngiliz subaylarını yakından tanıdığı, fakat onlara asla güvenmediği belirtilir.
“Onlarla aynı salonda bulunmak zorundaydı, ama aynı fikirde olması söz konusu bile değildi.”
Cumhuriyet için aynı fikirde olmalıyız! Cumhuriyet özgürlüktür, Cumhuriyet, eşitliktir, Cumhuriyet BİZ yapar!
Bunun kıymetini iyi bilmeli, anlamalı, yaşamalı, yaşatmalıyız.
Bu bilinci çocuklarımıza, gençlerimize aşılamak için daha çok çabalamalıyız.
Çünkü cumhuriyeti yaşatacak olan onlardır!...